Sadi Şirazi

Sadece Fars edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en büyük şair ve yazarlarından biri olan Sadi, Moğollar döneminde yaşamış, zamanının en önemli ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’ta, en seçkin eğitim kurumu olan Nizamiye Medresesinde eğitim görmüştür. Tam adı Müşerrefüddin b. Muslihuddin Abdullah’tır. Daha çok, şiirlerinde kullandığı Sadi mahlası ile tanınır. Kesin olmamakla birlikte, 1209 yılında doğduğu tahmin edilmektedir.

Sadi, hemen hepsi ilim adamı olan soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi Kazerunludur. Küçük yaşta babasını kaybeden Sadi ilk edebi ve dini bilgilerini Şiraz’da almış, Celaleddin Harizmşah’ın kardeşi Sultan Gıyaseddin’in Şiraz’a saldırısı üzerine buraları terkedip Bağdat’a giderek Nizamiye Medresesinde öğrenimine devam etmiştir. Ayrıca bu şehirde zamanının önemli alim ve mutasavvıflarıyla görüşüp bilgilerinden faydalanmıştır.

Sadi Şirazi

Öğreniminin çoğunu Bağdat’ta geçiren Sadi, otuz yıl kadar sürecek seyahate çıkmış, sırasıyla Belh, Gazne, Penca, Sumenat, Gucerat, Yemen, Hicaz, Habeşistan ve Suriye’nin birçok yerlerini özellikle Şam ve Baalbek’i, Kuzey Afrika ve Anadolu’yu bazen derviş olarak, bazen de değişik şekil ve kıyafetlerde gezdikten ve her sınıftan insanlarla oturup kalktıktan sonra doğduğu yer olan Şiraz’a geri dönmüştür.

Sadi’in vatanı olan Şiraz’ dönüşü 1256 yılında gerçekleşmiştir. O sırada Salgurlu atabeklerinden Ebu Bekr Zengi’nin Moğollarla yaptığı barış sayesinde ülkede huzur ve güven sağlanmıştı. Hayatının be devresinde edebi faaliyetlerini sürdüren Sadi, saygı ve itibar gördüğü bu hükümdar adını “Bostan” adlı eserini, bir yıl sonra da veliahdı Sa’d Zengi adına da “Gülistan“‘ı yazmıştır.

Şiraz’da eser yazmakla ve insanlara vaaz vermekle meşgul olan Sadi, Moğolların Şiraz’ı işgal etmesi üzerine tekrar sefere çıkmış, önce Bağdat’a ardından hac için Mekke’ye gitmiştir. Tekrar Şiraz’a dönerek ömrünün son yıllarını geçirmiştir. Ölüm tarihi de kaynaklarda farklı şekilde geçmektedir. Hayatına yakın kaynaklarda 1291 yılı olarak belirtilir. Mezarı Şiraz’dadır.

Henüz hayatta iken büyük bir şöhret kazanan Sadi, Fars şiirinde gazel nazım şeklinin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Hindistan’da ve Anadolu’da yaşayan şairler, daha o hayatta iken şiirlerini taklit ederek benzerlerini yazmışlardır.

Sadi, fasih ve etkili dilini sadece övgü ve duygusal hislerini açıklamak için değil, insanoğluna hem dünya hem de ahiret mutluluğunu elde etmesi için gerekli olan öğütlerini vermek için kullanmıştır. O, bilgin, güngörmüş, zamanın acı ve tatlı olaylarını bizzat tatmış bir şairdir. Ahlaki ve toplumsal meseleleri ele alırken görüşlerini kuru nasihat ve sıkıcı vaazlarla değil, okuyucunun hoşuna gidecek hikaye ve atasözleriyle süslemiştir.

Sadi’nin ölümünden sonra derlenen eserlerinin toplamı 16’sı kitap 6’sı da küçük risale olmak üzere 22 adettir. Eserlerini manzum ve mensur olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür.

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir