
- Doğum tarihi: 15 Ocak 1902, Selanik, Yunanistan
- Ölüm tarihi ve yeri: 3 Haziran 1963, Moskova, Rusya
- Defnedildiği yer: Novodeviçi Mezarlığı, Moskova, Rusya
- Eşi: Vera Tulyakova Hikmet (e. 1960–1963), Piraye Ran (e. 1935)
- Çocukları: Mehmet Ran
Son Güncelleme 6 ay önce
Nazım Hikmet Ran veya daha çok kullanılan adı ile Nazım Hikmet, Romantik Komünist ve Romantik Devrimci lakapları ile bilinen Türk şair, oyun yazarı, anu yazarı ve roman yazarıdır. Nazım Hİkmet birçok kez siyasi düşünceleri sebebi ile tutuklanıp hapse girmiştir. Aynı zamanda tutukluktan kaçmak için hayatının büyük bir bölümünü yurt dışında sürgünde geçirmiştir. Tutukluluk yılları ve sürgün yılları yüzünden özgür bir hayat yaşayamamıştır.
Nazım Hikmet Ran Kimdir?
1902 senesinde Selanik’te doğan Nazım Hikmet, Osmanlı’nın çöküşüne birinci elden tanık olarak büyümüştür. Dedesinde Mevlevi deyişlerini öğrenmiş, ressam olan annesi sayesinde ise Fransız klasiklerine aşinalık kazanmıştır. Çok sevdiği dayısı savaşta şehit olmuş, bu durum onu derinden etkilemiştir. Çocukluğundan itibaren yüreği vatan sevgii ile dolup taşan sanatçının erken dönem eserlerinin neredeyse tamamı örnek gösterilesi bir vatan sevgisinin timsali niteliğindedir.
Ne kadar ülkesine yardım etme isteğiyle yanıp tutuşsa da sağlık sorunlarından dolyaı genç yaşta çürüğe çıkarılmıştır. Hiçbir şey yapmama fikrine katlanamayan Nazım Hikmet Ran milli mücadeleye katılmak için bir arkadaşı ile birlikte Anadolu’ya geçiş yapmıştır. Mustafa Kemal’e büyük bir hayranlık besleyen sanatçı, onun için de birçok dize kalem almıştır.
Askeri darbeye teşebbüle suçlanarak 15 yıllık ağır hapis cezasına çarptırılmış, 13 yıl sonra ise 1950 Genel Affı ile özgürlüğüne kavuşmuştur. Hapisten dışarı çıkmış olmasına rağmen maalesef ki yargı ile mücadelesinin sonu hiç gelmemiştir.
Ne kadar gençken sağlık durumunda dolayı askerlik yapamamış olsa da 48 yaşında tekrardan askere çağırılmıştır. Kalp hastası olduğundan dolayı askere gidemeyecek oan Nazım Hikmet karısını ve oğlunu geride bırakarak Moskova’ya gitmek zorunda kalmıştır. Moskava’ya gidişinin ardından yazar Türk vatandaşlığından çıkartılır.
Eserleri 50’den fazla dile çevirlen ve dünyanın dört bir yanında konferanslar veren yazar 91 yaında hayata veda etmiştir. Türk vatandaşlığını ise ancak ölümünden 46 sene sonra geri alabilmiştir.
Nazım Hikmet ve Piraye
Nazım Hikmet yaşamına birçok kadın girip çıkmıştır ama hayatındaki en önemli kadınlardan biri Piraye’dir. Piraye’nin tam adı ile Hatice Piraye’dir. Hatice Piraye 23 Aralık 1906 yılında dünyaya geldi. Piraye’nin Vedat Örfi ile tanışması Piraye’nin 16 yaşlarına dayanmaktadır. İstanbul işgal altında olduğu zamanlarda Piraye halasının yanına ziyarete geldiği zaman Vedat Örfi ile tanışmıştır. Vedat Örfi o yıllarda gazetecilik yapan, roman yazan ve tiyatrolarda rol alan bir adamdır. Piraye’nin Vedat Örfi ile olan evliliğinden 21 Aralık 1923’te ilk çocukları olan Suzan dünyaya geldi. Suzan’dan sonra Piraye ikinci çocuğuna hamile kaldı. Piraye ikinci çocuğa hamileliği zamanında Vedat Örfi piyanistliğe sardı.
Vedat Örfi, üç kişilik müzik grubu oluşturarak Paris’ Alaturka Müzik konserleri vermeye gitti. Bu müzik işinden kısa zamanda yüklü miktarda para kazanmayı amaçlıyordu. Vedat Örfi yurt dışında bulunduğu yıllarda birçok konser verdi, birçok sinema filminde oyuncu olarak rol aldı. Vedat Örfi yurt dışında iken ikinci çocukları olan Mehmet dünyaya geldi. Piraye dört yıl boyunca Vedat Örfi’nin geri dönmesini bekledi fakat bu bekleyiş mutlu son ile bitmedi. Vedat Örfi yurt dışından dönmedi ve Piraye Vedat Örfi’den umudu keserek annesinin Kadıköy’de bulunan evine taşındı.
Kadıköy’ün işgal altına alınması ile Bursa’ya taşındı. Bursa’da bulunan arkadaş çevresi sayesinde Nazım Hikmet ile tanıştı. Nazım Hikmet kısa süre içerinde Piraye’den hoşlanmaya başladı. Fakat o yıllarda Piraye daha Vedat Örfi’den ayrılmamış ve iki tane çocuğu vardı. Her şeye rağmen Nazım Hikmet ve Piraye 1931 yılının sonlarına doğru evlenmeye karar verdi. Fakat Nazım’ın tutuklanıp Bursa’da hapse girmesi ile evlenmeleri 31 Ocak 1935 yılında gerçekleşti. Nazım ve Piraye’nin nikahlaması kimseye haber verilmeden gerçekleşti. Çoğu kişi bu evlilikten haberi olmadığı için evlenmeden bir arada yaşıyorlar diye düşünmeye başladı. Piraye ve Nazım aynı evin çatısı altında güzel günler yaşamaya başladılar. Fakat bu mutluluk uzun sürmedi. Nazım’ın tutuklulukları ve başka bir kadın ile tanışması Nazım ile Piraye’nin mutluluğunu olumsuz etkiledi.
Nazım Hikmet’in Çok Yönlülüğü
Nazım Hikmet’in şair kimliği haricinde ilgi duyduğu ve eser çıkardığı daha birçok sanat dalı bulunmaktadır.
Nazım Hikmet çok küçük yaşlarda Hacivat ve Karagöz, meddahlık ve ortaoyunu ile, geleneksel halk tiyatrosu ile tanışmış, sonrasında bir de Moskova’da geçirdiği zaman süresince farklı gösteri sanatları ile tanışarak bakış açısını genişletme fırsatı bulmuştur. Sanatçı hayatı boyunca epik, absürt, grotesk, taşlama, dramatik gibi farklı biçimleri denemiş, eserler vermiştir.
Resim sanatı ile çocukluğundan beri annesinin ressam olmasından kaynaklı çok yakın olan sanatçının bu ilgisi Bursa ve Çankırı Hapishaneleri’nde geçirdiği süre boyunca artış göstermiştir. Hapiste geçirdiği seneler boyunca içlerinde Orhan Kemal’in de yer aldığı hücre arkadaşları onu resim yaparken izlemiş, Nazım Hikmet hapiste geçirdiği zaman boyunca çok büyük bir kısmı portre ve desenlerden oluşan, farklı teknikler ve malzemelerle birçok sanat eseri yaratmıştır.
Nazım Hikmet ve Davaları
Nazım Hikmet’in şahsına 1925 itibari ile 11 kez dava açılmış, bu davalar sonucu 30 yılı aşkın hapis cezası almıştır. Ne kadar çıkan af yasaları sayesinde bu süre 16 yıla kadar düşmüş olsa da, Nazım Hikmet bu 16 senenin 13 senesini aralıksız hapiste geçirmiştir. En önemli eserlerinin büyük bir kısmı da hapishane duvarları arasında hayat bulmuştur.
Yazarın “komünist propagandası” yaptığı ve askeri darbe girişimi için askeriye öğrencileri ile iş birliği içine girdiği gibi suçlamalar yazarın eserlerinin uzun bir süre yasaklanmasına ve vatandaşlığının elinden alınmasına yol açmıştır. Ne kadar ölümü sonrasında kalkan yasakla ülkemizde eserleri değer görmeye başlamış ve vatandaşlığını geri almış olsa da, hayatı boyunca hak ettiği ilgi ve değeri ülkemizden değil de dış ülkelerden görmüş olduğu gerçeği oldukça acıdır.