
- Doğum tarihi: 1238, Sivrihisar
- Ölüm tarihi ve yeri: Anadolu
- Ebeveynler: İsmail Efendi
- Çağı:13.-14. yüzyıl
- Bölgesi: İç Anadolu Bölgesi
Son Güncelleme 4 ay önce
Ülkemizin yetiştirdiği Türk dili ve edebiyatı tarihindeki en büyük şairlerden olan Yunus Emre’nin hayatına dair çok fazla şey günümüze ulaşmamıştır. Yunus Emre’nin bazı mısralarında belirtiği şekilde 1273 senesinde kaybettiğimiz tasavvuf ustalarımızdan Mevlana Cemalettin Rumi ile birlikte olduğu belirlenmiştir. Bu anlatılanlardan Yunus Emre’nin 1240 veya sonrasında doğduğu düşünülmektedir. Yunus Emre hakkında bilinen konular Risalet-ün Nushiyye adındaki eserini 1308 yılında yazması ve 1321 senesinde vefat etmesidir. Bu sonuçlardan doğum tarihi ile ilgili ön plana çıkan tarihler 1240 ve 1241 senesidir. Yaşadığı dönem Selçukluların sonu ve Osman Gazi dönemine denk gelmektedir. Doğum tarihi ile ilgili bazı şiirlerinde de ipuçları bulunmaktadır. Şiirlerinde Mevlana Cemalettin Rumi, Ahmet Fakıh Geyikli Baba ile Seydi Balum’dan bahsetmiştir.
Yunus Emre’nin nereli olduğuna dair bilgiler
Yunus Emre’nin halk arasında Karamanlı ve Sarıköylü olduğu söylense de, bu konu açıklığa kavuşmuş değildir. İnanışa göre Taptuk Emre adındaki şeyhe intisap ederek, tekkelerde yaşam sürmüş ve veliliğe kadar yükselmiştir. Anadolu’da Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen on farklı yerde mezarı bulunmaktadır. Bazı kaynaklar ve halk arasında söylenene göre Yunus Emre Sarıköy’de vefat etmiştir. Mezarı da Eskişehir Ankara karayolu üzerinde bulunan Sarıköy istasyonu yakınlarındadır. Burada Yunus Emre’ye ait türbe ve müze yer almaktadır.
Yunus Emre’nin amacı
Yunus Emre hem ülkemizin, hem de dünyanın kültür tarihinde bir merhale haline gelmiştir. Kültürümüzün temelini oluşturan değerli biridir. Sadece yaşadığı dönmede değil, çağımıza ve geleceğe ışık kaynağı olmaya devam edecektir. Tüm yaratılanları ve Allah’ı içinde alan sevgisinin yarattığı fikirleri dünya tarihinde yer alacak ve değerini koruyacaktır. Yunus Emre sevgiyle inşa edilmiş bir dünyada yaşamayı, insanların kendisi ve evrenle kaynaşmasını, sonsuzlukta edebi yaşamda doğmalarını amaç edinmiştir. Yunus Emre’nin şiirlerini okuyan herkes buradan kendi için bir şeyler bulur. Herkes için yazılmış olan şiirler, günümüzde bile insanları etkilemeye devam etmektedir. Yunus Emre’nin eserlerinin bir özelliği de Türkçe’nin çok fazla kullanılmış olmasıdır. Halka hitap eden daha renkli bir dilin kullanıldığı eserlerin çoğunda aruz vezni kullanılmış olsa da, en bilinen eserlerinde Türkçe hece vezni kullanılmıştır. Bu yüzden yazdığı eserler benimsenmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Yunus Emre’nin Türbeleri
Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilen çok sayıda mezar ve türbe bulunmaktadır. Bunlar;
- Eskişehir Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy
- Karaman’da Yunus Emre Camisinin avlusu
- Bursa’da Aksaray ve Kırşehir arasında
- Ünye’de Kula ve Salihli arasında Emre Sultan köyünde
- Erzurum Duzcu köyünde
- Isparta’da Gönen ilçesinde
- Afyon Sandıklı ilçesinde
- Sivas yakınlarında yol üzerinde
Bunların dışında mutasavvıf Niyazi Mısri Yunus Emre’nin makamının Limni Adası’nda olduğunu ifade etmiştir. Araştırmacılar Yunus Emre’nin mezarının Eskişehir ve Karaman’da bulunan türbelerde olduğunu gösterse de, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından söylenen menkıbelerden Aksaray Kırşehir arasında bulunan türbenin Yunus Emre’ye ait olduğu anlaşılabilir.
Yunus Emre’nin eserleri
Yunus Emre Divanları
- Fatih Nüshası; Bu şairimizin en fazla bilinen eseridir. Ancak bu eserin aslını tespit etmek oldukça zordur. Bu divanın kütüphanelerde elliden fazla nüshası vardır. Bunlar sonradan derlenmiş ve yazılmıştır. Yunus Emre’nin kendi yazdığı nüshaya henüz rastlanmamıştır. 15. Yüzyılda yazıldığı belirlenen bir nüsha Süleymaniye Kütüphanesi Fatih kısmında bulunan el yazması eserdir. 210 yapraktan oluşan eserde 203 şiir vardır. Fatih bölümünde 3889 numarayla kayıt altına alınmıştır. Bu Huruf-u Hece ile tertip edilen eser Yunus’un divanları arasında en iyisi olarak kabul edilmektedir. Ancak bunu intinsah eden bilinmemektedir.
- Nuruosmaniye Nüshası; Bu eser Nuruosmaniye kütüphanesinde 4904 numarayla kayıt altına alınmıştır. 1534 senesinde intinsah edilen divanın içinde 219 tane şiir bulunan divanda 315 sayfa vardır.
- Yahya Efendi Nüshası; Şairin bu divanı Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmut Efendi kısmında 3480 numarayla kayıtlıdır. İçinde 302 şiir bulunan divan 107 sayfadan oluşmaktadır. Bunun 16. Yüzyılda istinsah edildiği bilinmektedir.
- Karaman Nüshası; Bu nüsha Merhum Baha Kayserilioğlu’nun elinde bulunmaktadır.
- Balıkesir Nüshası; Şairin bu nüshası Balıkesir İl Halk Kütüphanesinde 451 numarada kayıtlıdır.Bursa nüshası; Bu nüsha Bursa İL Halk Kütüphanesinde 303 numarada kayıt altına alınmıştır. Nüshada 120 tane şiir bulunmaktadır. 16 sayfadan oluşan eser nesih yazı ile yazılmıştır.
- Niyazi Mısri Nüshası; Bu nüsha Topkapı Sarayı müzesinde Hazine Kütüphanesinde bulunmaktadır. 303 numarada kayıt altına alınan eser 16 yapraktan oluşmuştur. Nesih yazıyla yazılmış olan Şerh-i Gazel-i Yunus Emre adındaki nüsha H- 1127 senesinde istinsah edilmiştir.
- Risalet-i Nushiyye (Öğütler Risalesi); Aruz ölçüsünde ve mesnevi şeklinde yazılan şiir 573 beyitten oluşmuştur. İlk başta 13 beyitten sonra kısa bir düz yazı bulunmaktadır. Sonrasında destanlar bulunmaktadır. Destanların konusu Nefis, Ruh, Kanaat, Sabır, Gazap, Haset, Akıl ve Cimrilik konuları işlenmiştir. Bu eser oldukça öğüt verici ve öğreticidir. Risalenin sonunda yazılana göre eserin 1308 yılında yazıldığı anlaşılmaktadır.
Yunus Emre’nin dili
Yunus Emre eserlerinde Türk dilinin Batı kolunu meydana getiren Oğuz Türkçesini kullanmıştır. Şairin ilk eserlerini 13. Yüzyılın ikinci yarısında verdiği kabul edilir. 11. Yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’ya yerleşen Türklerde Türkçe yazılan esere pek rastlanmamaktadır. Anadolu’daki halk kendi dilini kullansa da, bu dil edebi bir seviyeye gelmemiştir. Bunun en önemli sebebi Farsçanın edebi dil olarak kabul edilmesi, Arapçanın ise dini ve idari dil olarak benimdenmiş olmasıdır. Bu durum iki yüzyıllık süreyle devam etmiştir.
13. Yüzyılda Selçuklu hanedanının Moğol saldırıları ile sarsılması, Anadolu’da Türkçe diline yol açmıştır. Edebi alanda Türkçeyle eserler verilmeye başlanmıştır. Önceleri eserlerin yetersiz olmasına rağmen, Yunus Emre gibi bir şairin Türkçe eserler vermesi, Türk diline yeni bir hayat sunmuştur. Yapılan araştırmalar Yunus Emre’nin eserlerinde % 13 ile % 22 yabancı öğe bulunduğunu belirlemiştir. Bundan anlayacağımız üzere Yunus Emre şiirlerinde son derece anlaşılır şekilde bir Türkçe kullanmıştır.
Günümüzde unutulmuş olan pek çok Türkçe kelimeyi eserlerinde kullanmış ve eserlerin günümüze kadar taşınmasını sağlamıştır. Türkçenin erken döneminde sesleri bu kadar zengin bir şekilde kullanması, kendi zihninin ürettiği kelimeleri kullanması şiirlerinin anlam açısından zenginleşmesine sebep olmuştur. Teşbih ve mecazları kullanmada usta olması Türkçesinin gücünü arttıran bir etkendir. Bu nedenle taklit edilemeyen bir özelliğe sahip olan eserler ortaya çıkmıştır.
Yunus Emre (1238 – 1320)
- Tekke-Tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir.
- Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sarıköy’de yetişmiştir.
- Taptuk Emre’nin dergahında tasavvufu öğrenmiştir.
- İlahi denince akla ilk gelen şairlerdendir.
- Allah aşkı, ölüm, varlık, tasavvuf, sevgi ve insan kavramlarını işlemiştir.
- Lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.
- Dili içten, yalın ve sade halk Türkçe’sidir.
- Şiirlerinde hem aruz hem de hece veznini kullanmıştır.
- Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok sevilmiştir.
- Şiirlerinde anlam derinliği, duygu ve düşünce zenginliği görülür.
- İnsana ait konuları işlemesi yönüyle evrenseldir.
- 1991’de Unesco tarafından Yunus Emre Sevgi Yılı ilan edilmiştir.
- Divanı ve dini nasihatler içeren Risalet’ün Nushiye adlı bir mesnevisi vardır.
Adem Oğlu
Miskin Adem oğlanı,nefse zebun olmuşdur
Hayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır
Hergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz
Bu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur
Oğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz
Kocalar taat kılmaz,sarp rüzgar olmuştur
Beğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden
Çıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur
Yunus sözi alimden,zinhar olma zalimden
Korkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür.
Yunus Emre