William Godwin

William GODWİN (1756- 1836). Godwin, Protestan bir rahibin oğlu olarak dünyaya geldi ve kendisi de özellikle Calvinizm mezhebinden etkilenerek yetişti. İsa’nın tanrısallığını reddeden ve insanın günahsız olarak doğduğunu savunan Socinius’un düşüncelerinden etkilendi. Sonuçta ise Hıristiyanlıktan uzaklaşarak bir tür panteizme yöneldi. Rousseau ve Helvetius’un eserleri, düşünceleri üzerinde oldukça etkili oldu. Beri yandan yine bir İngiliz anarşisti olan ve anarşist eylemciliğin öncüsü “Diggers” hareketini başlatan Gerrard Winstanley’in anarşizme ilişkin düşüncelerini benimsedi. Ona göre iktidar insanları yozlaştırmaktadır ve suçların kaynağında ise otorite ve mülkiyet yatmaktadır. “İnsanlar, yukarıdan dağıtılan yasalara değil, kendi vicdanlarına göre davrandıkları, emeğin ve ürünlerin paylaşıldığı yöneticisiz bir toplumda özgür ve mutlu olabileceklerdir …”

William GODWİN

 

Godwin, Fransız Devrimi’nden de etkilenerek Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler adında, devrimi savunan bir eser yazdı. Bu eseri Politik Adalet ve Onun Erdem ve Evrensel Mutluluk Üzerindeki Etkisine İlişkin Bir Araştırma başlıklı eser izledi. Bu esere birçok tepki gelecektir. Bunlardan en önemlisi Malthus’un Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme adlı eseriydi. Bilindiği gibi Malthus, dünya kaynaklarının sınırlı olduğunu, nüfus geometrik bir biçimde artarken üretimin aritmetik bir biçimde arttığını ve artan nüfusun ihtiyacını karşılayamadığını iddia ederek, nüfus artışına müdahale edilmesini önermekteydi.

Godwin’in düşüncelerinden etkilenen birçok kişi, Godwinci topluluklar kurmak için girişimlerde bulundular. Oysaki Godwin, evlilik ilişkisine karşı çıktığı halde evlenecek ve hayatının kalan bölümünü de sefalet içerisinde geçirecektir. Godwin’in anarşizmi akılcı bir anarşizmdir ve temel anlamda insan aklına karşı yönelen baskı ve engellemelere duyulan tepkilere dayanır. Ona göre baskıların en büyük kaynağı devlettir. Devlet, ya zorbaca ilkeler ekseninde kurulmuştur ve bu adalete yöneltilmiş en büyük saldırıdır. Ya da bu devlet ilahidir ama onun ilahiliğini kanıtlayacak açık bir delil yoktur elimizde. Veya devlet bir sözleşme sonucu ortaya çıkacaktır; ama hiç kimse soyut bir sözleşme adına kendi maddi ve manevi haklarından vazgeçemez. Dolayısıyla hükümet demek, kendi öz yargımızdan ve kendi öz bilincimizden vazgeçmek demektir. Hukuk da aklın düşmanıdır. Genellikle korkulardan doğan hukuk ister istemez bir baskı aracı olacaktır. Hukuksal egemenlik aklın özgürlüğünü tehdit edecektir. Taklit ve boyun eğme, aklın ve zekanın körelmesine neden olacaktır. İngiliz, ABD ve Fransız devrimlerinin düşünsel öncülerinden olan Thomas Paine de, Godwin’in düşüncelerine benzer düşünceler savunmuştu. “Toplumu yaratan bizim ihtiyaçlarımız, hükümeti yaratan ise kötülüğümüzdür. Giysiler gibi hükümet de yitirilmiş masumiyetin işaretidir. ..”

Godwin, özel mülkiyeti de eleştirir. “Bir yanda kendilerini gündelik ekmek kavgasına kaptırmış yoksullar vardır, benliklerinin en değerli parçası olan akıllarını işletip geliştirmeye ne zaman, ne de güç bulabilirler; öbür yandan ise zenginler vardır, ellerindeki mal mülkün bolluğu yüzünden şımarmışlar, ahlaken bozulmuşlardır. Kendilerini kafa uğraşlarına adayacak yerde aşağılık zevklere kaptırırlar.” “Biriktirilmiş mülkiyet” terimiyle tanımladığı kuruluş halindeki kapitalizmi eleştiren Godwin’e göre “lüks ortadan kalkınca, insanın el emeğine duyulan ihtiyaç büyük ölçüde azalacak; bu azalan ihtiyacı karşılamak için gereken el emeği topluluğun tüm faal ve gücü kuvveci yerinde olan üyeleri arasında dostça paylaşıldığı için kimseye ağır gelmeyecektir.” Godwin, akılcı bireyciliğe ve fedakarlığa dayalı bir toplumu devletin yerine ikame etmeye çalışır. Ona göre toplum ihtiyaçlarımızdan, devletse kötülüklerimizden doğmuştur.

Ancak toplum yekpare bir bütün değil, çok sayıda toplumlardan oluşmalıdır. Çünkü ılımlılık ve hakkaniyet ancak dar ve sınırlı bir toplumsal çevrede gerçekleştirilebilir. Toplumun denetlenmesi ve savunulması için de Godwin, jüriler ve gerektiği zaman toplanacak ulusal meclisleri öngörür. Ona göre aklın özgürce gelişimi her türlü kötülüğün gelişimini engelleyecektir. Bu ise iyimserlik ve özgecilikle mümkündür. Godwin, ihtilalcı şiddeti, baskıcı otoritenin nedenlerinden biri olarak görüyor ye benimsemiyordu. Bu hususlarda da ılımlı ve iyimser olan Godwin, tartışma ve iknanın sonuçta devletsiz bir toplumu gerçekleştireceğine inanıyordu.

Ona göre eğitim ve aydınlatma yolu ile halk kitleleri özel mülkiyetsiz ve devletsiz bir toplumun mümkün olduğu kanısına ulaşabilir. Ancak bu toplumun gerçekleşmesi özgür ve erdemli bir uygarlığın oluşmasını sağlayabilecektir. 82 Özellikle burjuvazinin ve kapitalizmin egemenliği sonucunda çözülen, geleneksel dengesinden uzaklaştığı gibi yeni ve insanca bir denge de oluşturmayan modern toplumun yarattığı ıstıraplar, anarşizmin başlıca eleştiri konusudur. Üstelik geleneksel toplumdaki baskıcılığı eleştiren ve aklın ve toplumun Üzerindeki baskıları kaldırmayı iddia eden Aydınlanma sonrasında, geleneksel toplumu aratacak denli daha ağır bir baskıcılığı ortaya çıkarmıştır. O nedenle Godwinci anarşizm de modern toplumu eleştirmekte ve temel birimi küçük özerk topluluklar olan ve merkezleşmemiş bir toplumsal hayat tasarlamaktaydı. “Çoğunluk yönetimini bile tiranlık olarak gören Godwin, demokratik siyasal süreçlere çok az yer veriyor ve oylama gibi yöntemlerin, bireyin sorumluluk duygusunu zayıflattığını savunuyordu. Mülk edinimini başkaları üzerinde iktidar kurmanın kaynağı olarak lanetliyor, yalnızca ihtiyaçlara dayalı gevşek bir iktisadi sistem öngörüyordu.”

Godwin’ in tasarladığı devletsiz bir toplumun gerçekleşmesi için sacle bir hayatın ve fedakarca bir ahlak tarzının benimsenmesi zorunludur. Bu zorunluluk bizi dini bir ahlak anlayışı ile yüz yüze getirmektedir. Zaten Godwin’ in görüşlerini de belirleyen sade, sıkı ve fedakarca ilkeleri önde tutan Calvinizmin görüşleridir. Ancak bu görüşlerin ilahi esaslarından uzaklaştırıldığında ne ölçüde gerçekleşebileceği kuşkusu, Godwinci anarşizmi ütopik bir varsayımdan öteye taşımıyor.

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir