Emile Zola

Zola, meşhur romanı Therese Raquin’e çalıştığı sıralarda Marsilye’da çıkan bir gazetenin müdürü kendisini ziyaret ederek şaşırtıcı bir teklifte bulundu. Bu adam, çantasında gazetelerden kesilmiş bir yığın zabıta vakası getirmişti. Emile Zola bu vesikalara dayanarak Marsilya Esrarı namı altında bir zabıta romanı yazacak ve bu eser satırı on santim üzerinden ödenecekti. Zola hemen işe girişti. Hiç tereddüt etmemiş, mesele yapmamış, çalıştığı roman bütün zamanını hasredemiyeceği için üzülmemişti. Sadece gününü ikiye ayırmıştı; sabahları gazete tefrikası için çalışacak, öğleden sonraları da Therese Raquin’ine devam edecekti. Hayatını kazanmak için kendine layık olmayan bir işle meşgul olmak zorunda kalışını hiç dert etmemişti. Bu siparişten pek memnun kalmamıştı.

Emile Zola

Bu tefrika romanını yazarken Zola vaktini kaybettiğine kani değildi. Asıl vaktiyle gümrükte veya Hachette kitabevinde memurluk ettiği zamanlar kendini mesleğine veremediğine üzülüyordu.

Haklıydı, Marsilya Esrarı ona mesleğini öğretiyor, bir çalışma metodu edinmesine yardım ediyordu. Eline verilen vesikalar yığını arasından vakalar buluyor, bunları da bir ana vaka etrafında topluyordu. Dört yıl sonra Rougon – Macquart’lar serisine girişiceği zaman da aynı yolu takip edecekti; bu serinin her yeni cildi için de anlatmak istediği muhit hakkında malümat, notlar toplayacaktır. Kendi harcı olmayan üslup hünerlerinden vazgeçmeyi, teferruat üzerinde durmayacak esas üzerinde işlemeyi de ona bu tefrika muharrirliği öğretecektir.

Tekniği hazırdır ama netice, sarfettiği gayrete mütenasip değildir; kurduğu muazzam makine yavaş yavaş işlemektedir. Arada hiçbir bağ olmadan bir romandan ötekine atlayış, her seferinde yeni bir mevzu ile işe başlamak, onun hayal ettiği bu değildir. En ziyade hayran olduğu yazarın, Balzac‘ın verdiği örnek onu cezbetmektedir. Ama henüz buna cesaret edememekte, o örneğe uyabilmesi için fırsat çıkmasını beklemektedir. Taklitçi sayılmak korkusunun da bunda rolü vardır.

Yardım nereden gelecektir? İlimden. Birkaç yıl önce talebeliği sırasında da ilme merak sarmıştı. Yazar, edebiyat ve ilme olan meylini bir sentez halinde birleşirecek, sanat eserini aynı zamanda ilmi bir eser haline getirecek bir metod düşünüyordu.

Claude Bernanard’ın Tecrübi Tıbbın Tetkikine Giriş isimli esri, Zola’nın beklediği aydınlığı olacaktır. Darwin’in tekamül nazariyesini, Doktor Lucas’nın Tabii Veraseti isimli eserini, Taine’in Sanat Felsefesini bilmektedir. Caluede Bernard’ın kitabı eserine vereceği kati vecheyi tayine yaradı. Romana, bu alimlerin çalışmalarından aşağı kalmayacak bir ilmi sağlamlık vermek emeline kapıldı. Ondokuzuncu Asrın ikinci yarısı tecrübi roman devri oldu. Bu devrin edebiyat sahasında Claude Bernard’ı da Emile Zola idi.

Zola, anarşiye son vermek kararındaydı; o zamana kadar yazarlar, ilham adını verdikleri şeye uyarak ve çalıştıkları eserin sadece kalitesine ehemmiyet vererek gelişi güzel çalışmışlardı. Bu kargaşalığa bir son vermek lazımdı; çünkü bu usul yazarları hoş vaklit geçirtmeye çalışan hokkabazların, cambazların seviyesine indirmekte, işlerini ciddiyetten uzaklaştırmaktadır. Bazıları bu kusurdan kurtulmuşlardı, ama farkında olmadan: Balzac, Flaubert GHoncourt Kardeşler, bir dereceye kadar da Stendal bu çeşit yazarlarndandı; ama onlar tedadüfün meydana getirdiği istisnalardı. Buna güvenmemeliydi. Meotd kurulmadıkça bugünden ve yarından emin olmaya imkan yoktu. Edebiyat anarşinin penbçesine düşebilirdi.Artık bu gelişi güzelliğe bir son vermeyi düşünüyordu. Claude Bernard’ın vücut üzerinde yaptığını, Emile Zola ruh üzerinde, sosyal mühitler üzerinde yapacaktı; insanın müstakil bir varlık, ferdi bir sır, tesadüflerin mahsulü olmadığını, sadece bir hadisler bütünün eseri olduğunu, onu anlatmak için de bu hadiseleri iyice araştırmak gerektiğini gösterecektir. Artık tecrübi roman devri başlayacaktır.

Rougon Macquart’ları tasarladığı zaman Zola otuz yaşındadır. Yıllardan 1870’dir ve ilim sıtması bütün dünyayı sarsmıştır. Keşiflerin başaramayacağı mucize yoktur; insanlık görülmemiş hamlelere namzettir, ilerlemenin artık hududu kalmamıştır. Gözü mikroskoba yerleştirerek, geleceğin dünyası seyrediliyor. Her şey kati olarak nizama sokulmuşur. Tecrübi tıb, muhit nazariyesi, tekamül nazariyesi, veraset, tarihi maddecilik insnaı öyle dar bir çember içinde kıskıvrak yakalamıştır ki, bir daha dışarı çıkması adeta imkanszı sayılmaktadır. İnsanlıkğın hesaplaşma devri başlamıştır.

Zola’nın kendine olan güveni, bu derece harikulade bir devirde yaşamaktan duyduğu güvenle iki katına çıkmıştır. Devrinden o kadar memnundur ki, başka hiçbir çağda yaşamak istemez. Kimse tam zamanının çocuğu olmak hissini onun kadar kuvvetle duymamıştır. Gerçekten de zamanının çocuğudur. Ondokuzuncu Asır sonunun, ilmin bütün davaları halledeceği hakkındaki kanaati tamamiyle benimsemitir.Tecrübi romancı topluun aksıyan taraflarını gösterdi mi devlet adamalrı hemen ilaçları tatbik edeceklerdir.

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir