Tony Garnier

- Doğum tarihi: 13 Ağustos 1869, Lyon, Fransa
- Ölüm tarihi ve yeri: 19 Ocak 1948, Roquefort-la-Bédoule, Fransa
Son Güncelleme 5 ay önce
Tony Garnier ( 1869-1948) Fransız mimar ve kent tasarımcısı. Çağdaş mimarlıkta yeni malzemelerin, yöntemlerin kullanılması yolundaki çalışmaları. kentleri bir bütün olarak ele alan tasarımlarıyla çağını aşan öneriler getirmiştir.
13 Ağustos 1869’da Lyon’da doğdu, 10 Ocak 1948’de La Bedoule’da öldü. Mimarlık eğitimine 1886’da Lyon Güzel Sanatlar Okulu’nda başladı. 1889’da Paris’c gitti ve eğitimini buradaki Güzel Sanatlar Okulu’nda sürdürdü. 1899’da okulun Roma Bursu’nu kazanarak Roma’ya gitti. Villa Medici’de çalışmalar yaptı. 1903’te kısa bir süre için Yunanistan’a gitti.
1904’te bursu sona erince Lyon’a döndü. 1905’te kentin başmimarlığına getirildi, bu görevinde çeşitli yapılar, kent planları tasarladı ve uyguladı. 1912’de Lyon’daki bölgesel mimarlık okulunda öğretim üyesi oldu. 1913-1914 arasında bu kentte düzenlenen uluslararası kent planlaması sergisinin yönetici mimarlığı görevini yürüttü, 1920’de bir süre Danimarka ve Almanya’da İncelemelerde bulundu. Döndükten sonra gene Lyon’da çalışmalarını sürdürdü, çeşitli mimarlık yarışmalarına girdi, Lyon içinde ve dışında yapıtlar oluşturdu.
Garnier’nin mimarlık eğitimini sürdürdüğü 19. yy’ın sonlarında sanayileşmeyle birlikte yeni yapı malzemeleri, yeni yapım yöntemleri ortaya çıkmış, ama bunlara özgü biçimiendirme yolları henüz araştırılmamıştı.
Mimarlar yapılarında tarihsel üsluplar yineliyor, çağdaş malzeme ve yöntemlerden yararlansalar bile onları geçmişten alınmış biçimlerle, geleneksel malzemelerle Örterek kullanıvorlardı. Yeni malzeme ve yöntemler, mimarların kendi uğraş alanı içinde görmedikleri üretim, ulaşım, vb gibi işlevlerde mühendislerce uygulanıyordu. Kent planlaması alanında ise sanayileşmenin neden olduğu hızlı ve sağlıksız büyümeyi karşılayacak fiziksel planlama önlemleri, ancak 19. yy’ın son on yılı içinde tartışılmaya başlamıştı. Yeni malzeme ve yöntemlerin çağdaş mimarlıkta kullanılarak kendilerine özgü biçimlere dönüştürülmesi de, kentleri bir bütün olarak ele alarak, onların işlevlerine göre alt birimlere ayıran yeni planlama düşünceleri de ancak 20. yy’ın başlarından sonra ağırlık kazanmıştır.
Böyle bir ortamda mimarlık eğitimini tamamlayan Garnier bütün bu sorunlar üstünde duran ilk tasarımcılardan biridir. Mimarlık ve kem tasarımı alanlarındaki bilgi ve deneyiınleri,kendi düşünceleriyle birleştirerek çağdaş bir bireşime ulaştırmış, ileriye dönük çözüm önerileri geliştirmiştir. İtalya’ da çalışırken kendinden öncekilerın yaptığı gibi Antik mimarlık yapıtlarını incelemek yerine çağdaş sorunlar üstünde durma yolunu seçmiştir.
En önemli yapıtı bu sırada oluşturduğu Bir Endüstri Kenii adlı tasarımıdır. 1901 ‘de başladığı bu çalışmasını 1904’te bitirerek Roma’da ve Paris’te sergilemiş, 1917’de de yayımlamıştır. Bu tasarım, bir ırmak kıyısında yer alacağı düşünülen 35.000 kişilik bir yerleşmenin ayrıntılı plan ve görünüşıerini içeren çizimlerden oluşmaktadır. Zamanının kent olgusunun bir eleştirisi niteliğini de taşıyan tasarım, çeşitli sorunlara somut, uygulanabilir çözüm önerileri getirmektedir.
Tasarımın özelliklerinden bıri kenti bir bütün olarak ele almasıdır. Planlamasında o zaman için bir yenilik olan bölgeleme ilkesinden yola çıkılmıştır. Sanayi bölgesi ve içindekı yapılar tasarımın ağırlığını oluşturmaktadır; yerleşme sanayinin gereksinmelerini ön planda tutarak tasarlanmıştır. Çeşitli ağırlıktaki sanayilerin birbirlerinden yeşil alanlarla ayrılması, görece küçük sayılabilecek böyle bir kentin merkezinde nerdeyse bugünkü sosyal-kültürel merkezlerin programlarını anımsatacak kadar çok kültür, eğitim, eğlence-dinlence ve spor yapılarına yer verilmesi, iç avlular ya da koridor gibi sokaklar oluşturmayan konutların geniş ye?il alanların içine yerleştirilmesi, evlerin güneşten ve havadan en iyi biçimde yararlanmalarına özen gösterılmesi, okulların düzayak ve serbest konumu, hastanelerin pavyonlar biçiminde düzenlenmesi, araç ve yaya trafiklerinin birbirinden ayrılması, bölgelerin iyi düşünülmüş bir yol ağıyla bağlanması, kentsel işlevlerin kendi içlerindeki gelişmelere olanak sağlayacak bir esneklikte yerleştirılme si, bu tasarımın kent planlaması açısından içerdiği yenilikler arasındadır.
Garnier’nin Endüstri Kenti, mimarlık açısından da yenilikler içerir. Bunların en önemlisi malzeme ola;ak geniş ölçüde donatılı betonun (beton arme) kullanılmasıdır. Tasarımda bu malzemenin sağl:ı.dığı işlevsel, yapımsa! ve biçimsel olanaklar şaşırtıcı bir çağdaşlıkla araştırılmakta, serbest plan, yapıyı yerden kaldıran ayaklar, konsol çıkma, mantar taşıyıcı, bant pencere, cam dış duvar, çatı bahçesi gibi daha ilerde geliştirilecek pek çok öğeye yer verilmektedir. Bütün yapılar o çağa egemen olan anıtsal etki uyandırma, simetrik düzenleme, geçmiş üslupları yineleme gibi tasarım kaygılarından arınmış olarak yalın ve serbest biçimlere sahiptir.
Endüstri Kenti, teknik donatım açısından da önemli yenilikler İçermektedir. Elektrikle ısıtma, yapılarda ısı denetimi, tesisat çekirdekleri gibi önerilerin yanı sıra, en küçük ayrıntılarına dek inilen yeni bir kanalizasyon sistemi de düşünülmüştür. Tasarımın önemli yapılarından biri, kente egemen bir yere yerleştirilmiş olan baraj ve hidra-elektrik santralıdır.
Kentin ısıtılması dahil tüm enerji gereksinmesi buradan sağlanmaktadır. Çevreyi kirletmeyecek biçimde tasarlanan sanayi yapıları ferah ve aydınlıktır. Garnier bir 20. yy kentini toplumcu ilkelere göre düzenleyen ilk tasarımcılardan biridir. Tasarımında kent yönetiminin kent topraklarının sahibi olacağı, kentte yaşayanlara su, enerji, toplu ulaşım, temizlik gibi hizmetler getireceği gibi onlara ekmek, et, süt ve ilaç da ağlayacağı düşünülmüştür. Eğitim, kültür, sağlık, eğlence-dinlence, spor gereksinmeleri çok sayıdaki kamu kuruluşu tarafından karşılanacaktır.
Kolektif hizmetlerle donatılan konutlar, çitlerin çevrelemediği bahçeler içinde yer almakta, böylece kesintisiz bir yeşil alan oluşturulmaktadır. Kent planına yansıyan başka bir görünüm de burada yaşayanların toplumsal konumlarındaki eşitliktir. Toplumcu ilkelere göre yönetileceği varsayılan kentte, bu işlevlere gereksinme olmayacağı gerekçesiyle, yargı ve güvenlik yapılarına, kışla ve kiliselere yer verilmemiştir.
Garnier yapmayı düşlediklerinin çok küçük bir bölümünü Lyon kentinde gerçekleştirebilmiştir. Burada süt ürünleri fabrikası, hastane, stadyum, mezbaha, okul gibi çeşitli kamu yapıları oluşturmuştur. Bunlarda sanayi kenti tasarımında geliştirmiş olduğu kimi düşüncelerin izine rastlanır, ama o bu ilk yapıtına bağlı kalmayarak kendini sürekli yenilemiştir.
1920’de yeni bir yerleşmenin planlarını tasarlama olanağını bulmuşsa da, kentin ne topraklarına, ne de onu gerektiği gibi donatacak olanaklara sahip olmayışı, burasının büyük kent yakınında kurulmuş bir işçi konutları yerleşmesi düzeyinde kalmasına neden olmuştur. Garnier’nin adı ölümüne değin Lyon kenti dışında oldukça az duyulmuştur. Ama yapıtları, özellikle de Endüstri Kenti tasarımı ilerici çağdaş mimarlık çevrelerince bilinip izlenmiş, aralarında Le Corbusier’nin de bulunduğu pek çok tasarımcıyı etkilemiştir.