
- Karl Heinrich Ulrichs, bugün seksolojinin ve modern eşcinsel hakları hareketinin öncüsü olarak kabul edilen bir Alman avukat, hukukçu, gazeteci ve yazardı.
- Doğum: 28 Ağustos 1825
- Öldü: 14 Temmuz 1895 (69 yaşında)
- Milliyet: Almanca
Son Güncelleme 4 ay önce
Karl Heinrich Ulrichs , 28 Ağustos 1825’te, Hanover Krallağı’nda Aurich’de doğdu. Babası mimardı, annesi ise Lutheran papalarının sülalesinden geliyordu. 1844’le 1847 yılları arasında, önce Göttingen Üniversitesi’nde, sonra da Berlin Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gördü.
Sonra da Hanover devlet memurluğunda savcı yardımcısı oldu. Sonra, 1854 yılında, bu görevinden ayrıldı ve serbest gazetecilik yaptı.Birkaç yıl sonra da Frankfurt am Main’daki Alman Konfederasyonu’nun bir temsilcisinin özel sekreteri olarak çalışmaya başladı. Ondan sonraki yaşamının sonuna kadar da, hayatım yazılarıyla kazandı.
Karl Heinrich Ulrichs’in Henry Havelock Yorumu
Yüzyılın başına yazan seksolog Henry Havelock Ellis, Ulrichs’i şöyle tanımlar: “Müthiş parlak yetenekli bir adam… Bilgisinin, hemen hemen evrensel ölçüde olduğu söylenirdi. Sadece kendi özel konularında, hukuk bilimi ve teolojide derinler sine bilgi sahibi değildi, doğa biliminin birçok dallarını da, ta arkeolojiyi de çok iyi bilirdi. Ayrıca bir çokları tarafından maninin en iyi Latincisi olarak kabul edilirdi.”
Karl Heinrich Ulrichs Dizi Dönemi
1864’ten başlayarak, Numa Numantius takma adı alfanda, Ulrichs Researches into the Riddle Of Love Benween Men Arasındaki Aşk Muamması Üzerine adlı, beş kitapçıktan oluşan bir dizi yazdı. Dizide, homoseksüellik teorisini geliştirmeye başladı. İleri sürdüğüne göre, erkeklerden hoşlanan erkekler, bir erkek bedeni içine hapsolmuş, kadın ruhu taşıyan insanlardı. Ne bildiğimiz anlamda erkektiler, ne de kadındılar, üçüncü bir cinstiler. Bu cinse uming yada uranian adını vermişti. Plato’nun Symposiuniun’daki ünlü mitten Pausani as’ın erkekler arasındaki aşka, “O güzel aşk, o ilahi aşk, ilahi Müz Urania’ya ait’ olan o aşk” dediği mitten esinlenerek.
Karl Heinrich Ulrichs’in Kitabı
Ulrichs’in 1908 yılında teorilerini yazdığı kitap, The Intermediate Sex’te ( Aradaki Cins) özetleyen Edward Carpenter erkek Uranian’ı şöyle tanımlar: “Tamamen maskülen beyin ve beden gücüne sahipken, bunlarla birlikte, kadının daha yumuşak ve daha duygusal ruh ve doğasını bağdaştıran üstelik bazen fevkalade bir derecede bağdaştıran bir erkek… Duygusal bağlamda olağanüstü karmaşıktırlar, yumuşak, duyarlı, merhametli ve sevgi doludurlar.
Kalpleri, ‘fırtına ve stresle, telaş ve dalgalanma ile dolu’dur, mantık yetenekleri, onların durumunda, iyi gelişmiş ya da iyi gelişmemiş olabilir, ama sezgileri daima güçlüdür. Kadınlar gibi, insan karakterini bir bakışta okuyabilirler ve nasıl olduğunu bilmeden, başkalarının kafasından ne geçtiğini bilebilirler, başkalarına hemşirelik yapma ve gereksinmelerini karşılama konusunda, genellikle özel bir yetenekleri vardır, bunların altında sanatçı doğası vardır, sanatçı duyarlılığı ve kavrayışı vardır. Böyle birisi genellikle hayalperesttir, düşüncelere dalar, içine kapanıktır, sıklıkla müzisyendir, ya da bir kültür adamıdır, toplumda aranan tiplerdir. ama yine de toplum onları anlayamaz.”
Karl Heinrich Ulrichs’in İç Dünyası
Dişi Uranian’a gelince, ‘iç doğası büyük ölçüde maskülendir. Mizacı aktif, cesur, yaratıcı, bir dereceye kadar kararlıdır. Fazla duygusal değildir. Ev dışındaki yaşamı sever, oyun ve spora, bilime, politikaya, hatta iş yaşamına ilgi duyar. Organizasyon konusunda iyidir, sorumluluk gerektiren pozisyonlarda çalışmaktan hoşnuttur ve bazen mükemmel ve cömert bir lider olur. Böyle bir kadın, kolaylıkla görüldüğü gibi, özelliklerinin özel bileşiminden dolayı, genellikle, profesyonel yaşamda önemli işler için veya kuramların yöneticisi olmaya, hatta bir ülkenin önderi olmaya bile uygun bir yapısı vardır…
Santa Gara lann birçoğu veya kilise kuran baş rahibeler, büyük bir olasılıkla böyle kadınlardır. Ve dünya kurulalı beri, böylesi kadınlar erkeklere bildiğimiz bağlarla bağımlı olmadıkları için cinsiyetlerinin lehine olarak, daha özgürce çalışma fırsatı bulmuşlardır. Zaten kendi mizaçları, kendilerini böyle bir davaya, con amore I (canla başla) adamalarına yol açmaktadır.”
Karl Heinrich Ulrichs’in Uranianizm Yorumu
Ulrichs’e göre, Uranianizm doğuştandı, bu nedenle de, Uranian’lar ne doğadışı, ne de suçlu kabul edebilmeliydiler.
1865’te, Ulrichs, bir iyimserlik patlamasıyla, Uranian’ların davasını geliştirmek için, Uranian Union’ı kurdu; fakat ertesi yıl J Prusya tarafından işgal edildi ve Ulrichs, 1867’ye kadar hapsedildi. Dışarı salınıldığında, derhal Münih’e uçtu. Yine Münih’te, 28 Ağustos 1867’de, Alman Hukukçular Kongresi’nde, daha Önce hiç kimsenin yapmadığı bir şey yaptı. Kendisinin de homoseksüel bir Uranian olduğunu itiraf ederek konuşan Ulrichs, antihomoseksüel kanunlarının ortadan kaldırılmasını talep etti.
Konuşmasına, büyük bir düşmanlıkla anında tepki verildi, Ulrichs öfkeli hukukçular tarafından susturuldu. Onlar bu öneriye karşı gelmemiş olsalardı bile, fazla bir şey fark etmeyecekti, çünkü 1871’deki Alman birliğiyle birlikte, 175. Paragraf olarak bilinen, katı, Prusya antihomoseksüel tüzüğü, Reichstag tarafından, Almanya’nın tümünü kapsamak üzere genişletilecekti.
Karl Heinrich Ulrichs’in İtalya Dönemi
Ulrichs 1880 yılında kendini İtalya’ya sürgün etti önce Napoli’ye yerleşti, daha sonra da Latince bir gazete çıkardığı, Ab- ruzzi’deki Aquila’ya yerleşti. 1891’de Ulrichs’i ziyaret eden John Addmgton Symonds onun için şöyle yazmıştı: “Ulrichs, son derece chrysostomos, (din adamı) tadı, asil, gerçek bir centilmen ve dâhi bir adam. Bir zamanlâr eşsiz bir kişisel üstünlüğü olmuş olmalı. Yüz hatları o kadar güzel çizilmiş ve kafatasının çizgileri o kadar şahane ki!”
Karl Heinrich Ulrichs’in Ölümü
Karl Heinrich Ulrichs, 4 Temmuz 1895’te Aquila’da öldü. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, Ulrichs’in teorilerine, seksolog Richard von Krafft Ebing’in çalışmaları yüzünden gölge düştü. Krafft Ebing’in 1886 yılındaki Psychopathia Sexu- alis’ı ( Cinsel Psikopati) başkalarıyla birlikte, Sigmund Freud’u büyük ölçüde etkileyecek olan, homoseksüelliğin dejenerasyon teorisini anlatıyordu.
Ulrichs’in modeli, “üçüncü seksin” bu düzen içinde doğallığını kabul ettirmişken, Krafft Ebing’in çalışması, her ne kadar Krafft Ebing bir birey olarak homoseksüellere anlayış gösteriyor idiyse de, homoseksüelliği, doğada, patolojik olarak damgalıyordu. Ulrichs’in çalışmaları, onun “üçüncü dns”inde, homoseksüelliğin suçluluk durumundan kurtarılması yolunda bir kanıt bulan Magnus Hirschfeld tarafından yeniden canlandırılacaktı.
Karl Heinrich Ulrichs’in Yaşamda ki Önemi
Bu üçüncü cins kavramı, bize olanaksız biçimde acayip gelebilir, fakat tarihsel açıdan bakıldığında, homoseksüelleri kavrama bağlanımda önemli bir yoldu. Çünkü homoseksüel Özelliklerin doğal ve doğuştan olduğunu, eşcinsel kimliğin, heteroseksüel kimlik kadar sabit ve “normal” olduğunun iddia edilebilmesini sağlıyordu.
Bu konuda anlaşmaya varılabilseydi, homoseksüelliği suç saymak için hiçbir haklı gerekçe olamayacaktı. Ulrichs’in çalışması, eşcinsel varoluşunun kabul edilmesine uzanan o uzun yolda, çok önemli bir ilk adım oluşturmuştu. Çok haklı olarak da, “eşcinsel özgürlük hareketinin büyükbabası” olarak adlandırılmıştır ve işte bu yüzden de bu sıralamada tepelerde bir yeri hak etmiştir.