İbrahim Çallı

Son Güncelleme 7 ay önce
Doğum : 1881
Ölüm : 1960
İbrahim Çallı ilk resim derslerini askeri bir okula girmek ve çeşitli çalışmalar yapmak zorunda kaldığı İstanbul’da Vefa İdadisi öğrencilerine resim dersi veren bir öğretmenden almıştır. Daha sonra Kapalıçarşı’daki ressam Ruben Efendi’den resim öğrendi. 1906 yılında tanıştığı Şeker Ahmet Paşa‘nın oğlu İzzettin Bey’in yardımıyla Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girdi. Süresi altı yıl olan bu okuldaki eğitim hayatı üç yıllık bir çalışmanın ardından sona erdi(1909).
Maarif Nezareti tarafından açılan bir yarışmayı, Çıplak Adam ve Harekât Ordusu’nun Muhafız Alayı’ndan Maksut Çavuş ismindeki resmiyle kazandı. Aynı yıl devlet bursu alarak Paris’e gönderildi ve Fernard Cormon‘un atölyesinde dört yıl çalıştı. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde memleketine geri döndü ve 1914’de Güzel Sanatlar Akademisi’nde Vallaury‘nin yardımcısı oldu. Savaş resimleri yapmak için Şişli’de Enver Paşa kararı ile kurulan atölyede çalıştı(1917). İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde emekliliğine kadar (1947) ismine açılmış olan atölyede resim öğretti. Aralarında Şeref Akdik, Refik Epikman, Elif Naci, Mahmut Düda, Muhittin Sebati, Ali Çelebi ve Zeki Kocamemi gibi birçok ressamın gelişimine katkı sağladı.
Güzel Sanatlar Birliği’nin kurucuları arasındaydı; Galatasaray sergilerine düzenli olarak, Devlet Resim Heykel Sergilerine aralıklarla katıldı.
Sanat Anlayışı
İbrahim Çallı, “Türk izlenimcileri”, “1914 kuşağı” veya Türk resminde yer alan diğer figürlere kıyasla yaygın üne sahip olması nedeniyle “Çallı Kuşağı” olarak bilinen ressamların en özgün temsilcilerinden biri olarak görülür. 1927’de Rus ressam Aleksis Griechenko‘nun etkisiyle yaptığı Mevleviler dizisi dışında özgün bir boyutta yorumladığı izlenimci stile, sanat yaşamının sonuna kadar bağlıydı. Gerçek izlenimciliğin dönüştürülmüş bir biçime dayanan bu anlayış, “akademik” olarak da adlandırılır.
Peyzaj, portre, ev içi, natürmort türleri gibi ürünler verdi. O zamana kadar Türk resminde görülmemiş çıplak (nü) resimlerin ilk örnekleri de kendisinindir. Türk topçularının Mevziye Girişi (Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, 1917), Türk resminin ilk büyük ölçekli kompozisyonlarındandır. Sanat yaşamının ilk safhasında (1914-1923) balon, ada gezileri, çıplaklar, kadın portre ve ünlülerin portrelerini tasvir etti. Dengeli bir kompozisyonun kaygı verici olduğu bu dönemde, siyah ve kahverengi gibi koyu renklerden arınmış bir palete ve özgür fırça işçisi olduğu görülüyor.
1923’ten sonra Manzara ve natürmort ile Atatürk devrimleri ve özellikle Kurtuluş Savaşı hakkında resimler yaptı. Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi’nde İstiklal Savaşı’nda Zeybekler (1923), Atatürk portreleri (1935), Süvari (1936), Hatay’ın Anavatana Hasreti (1938) gibi geleneksel bir yaklaşım benimsediği eserler bulunmaktadır. Son yıllarında, Manolyalar gibi en ünlü eserleri arasında yer alan natürmortlar yaptı.