İbni Sina

Son Güncelleme 8 ay önce
İbni Sinayı şahsiyeti, fikirleri, ve görüşleri itibariyle bugünümüzün adamı saymalıyız. Esasen pek çok bati olan beşer fikir tekamülünde dokuzuncu asrın bir saat kadar bile hükmü yoktur. İbni Sinayı okurken, dinlerken bugün eski tıp bilen bir hocamız konuşuyor deriz. Amma her eski müellif İbni Sina gibi bu mazhariyete erişememiştir. Kendi yaşadıkları asırlardan çok eskilere kadar gidenler yani düşünceleri daha eski olanlar az değildir. İbni Sinan’ın yaradılışının bu hususiyetidir ki onu her devrin adamı yapmıştır.
Garplıların Arap dedikleri İslam ve Türk tababet esaslarında iki devir vardır: Tercüme ve telif devirleri. Tercüme devrinde Araptan gayri olan birçok alimler, Bahtişu ailesi ve Sabiler ve diğerleri dört asır süren bir zamanda eski Yunan klasiklerini ya asıllarından veya Süryanice tercümelerinden Arapçaya çevirmeler yapmışlardır. Ondan sonra tel devri başlar. Bu tercüme eserleri inceleyerek literatürüne alan müelliflerin başında Reyli Ebubekir Razi gelir.
Ondan bir asır sonra tıp ve felsefe alanında üzerinde durulacak müellif İbni Sinadır. Tabiatın üstün bir hilkatte yetiştirdiği İbni Sina yalnız ilim aleminde değil halk dilinde bile yaşatılan efsaneli bir insan olarak da tanınmıştır. Onun akli fenni ve nakli şeri ilimlerde kudretini kolay kolay ifade edecek bir kelime bulmak güçtür.
İbni Sinan’ın matbu bir tereümeihali vardır. Talebesinden Ebu Ubeyt Cüsecani hocasının halter cümesini ağzından işittiği gibi yazmış, sonunu da her nedense kendisi tamamlamıştır. Binaenaleyh en esaslı kaynaklardan biridir. Kütüphanelerimizde nüshaları olduğu gibi bir örneğini de İbni Ebi Useybianın Tabakatül Etibbasında buluyoruz.
İbni Sinanın milliyeti de çok münakaşa edilmiştir. Onu Arap sayanlar, Arap Arapçasından ziyade Arap olmayan milletlerin şivesinde yazdığının farkında değildirler. Esasen muasırı Ebu Mansur Cibai adında bir Arap alimi, İbni Sinan’ın iyi Arapça bilmediğini, ilim sever ve serbest düşünceli Alauddevle Ebu Cafer Kakuye yanında söylemiştir. İbni Sina da Arapça’sını üç sene sonra ilerletmiştir. Ona Acem derler. Unutmamalıdır ki Araplar kendilerinden başka bütün milletlere Acem derler.
Avrupalılar bu tabiri Arabm gayri manasına tercüme edeceklerine bugünkü İranlı anlamında Persan diyerek Araptan başka bütün milletleri Acem yapmışlardır. Sanat, ilim ve edebiyatı, garplılar, biraz da Haçlılar seferleri mağlubiyet acılarından Türklere muğber olmaları hasebiyle, tamamen bugünkü İranlılara mal etmişlerdir. Sonra ibni Sina şimdiki İran’ın Hamedan şehrinde de gömülüdür. Sonra yaşadığı zamanda ötede beride dağınık bir Fars ırkı vardır. O sahalarda Türkler birçok hükumetler kurmuştur.
İbni Sina şark ve garba tahsil için gitmemiş, hep şimdiki İran’ın şimalindeki eski Türkistan illerinde dolaşmıştır. İslam akide ve terbiyesinin iktizası Müslüman olan hiçbir millet kendi milliyetinden bahsedemezdi, ibni Sina da bahsetmez. Onun Türklüğüne ait delil olmadığından bahsedenler, bugünkü İranlılığı hakkında da hiçbir delil gösteremezler.
İbni Sinanın babası Belhlidir. Dedesinin adı Sinadır. Kendisi Buhara köylerinden Afşina da 370 (980) senesi Saferinde doğmuştur. Babası bu tarihte Buhavada memurdu. Annesi de Harmeysinli Sltare isminde bir kızdır. Avrupalılar İbni Sinaya Afşinada doğması hasebiyle Avicenne derler. Yahudiler de İbni Sinayı yersiz benimsemek isteyerek ismini Aven Sina’dan gelir demektedirler.
İbni Sina daha ufak yaşlarda büyük zeka eseri göstermiştir. Onu okutan ilk hoca Ebu Abdullah Ennatili’dir. Tıptan üstadı Ebu Sehl Mesihidir. Kendisini tatmin edebilen hocaların yardımıyla genç yaşta ilerde bir alim olmuş ve 16 yaşındayken Samanilerden Buhara Padişahı Nuh bin Mansuru hastalığından iyi etmiştir Nuhun Sıvanül hikme denen kütüphanesine girmeye izin almış ve bir sene buraya kapanarak ilmi incelemelerde bulunmuştur. Bir talihsizlik eseri olarak bu kütüphane yanmış. O zamanda da türeyen ve kendilerine alim süsü veren bazı insanlar bunu her vakit olduğu gibi aleyhinde bir silah olarak kullanırlar.
Sina malumatının bazılarını bu kütüphaneden öğrendiğini bizzat açıklatmıştır. İbni Sina gerek tıp tahsili devresinde ve gerek hekimlik yaparken tecrübelere kıymet vermiş ve birçok ilaçları tetkike muvaffak olmuştur. Filozofideki müşküllerini halleden eser bir asır evvel Farabinin yazdığı Aristo metafiziği esas olmuştur. Ettalimüssani adında muallimi evvel Aristodan sonra fılozofik bir eser vücuda getirmesi hasebiyle muallimi sani ıtlak olunan Farabinin bu eseri Nuh bin Mansur kütüphanesinde el yazısıyla bulunduğunu Fatih devrinin ilerde alimlerinden Molla Lütfi Metali haşiyesinde bahseder. Bu gibi eserleri tetkikten sonra Şifa namındaki meşhur eserini yazmış ve bunu gene kendisi Enneeat diye kısaltmıştır.
Şarkta filozofik fikirleri ileri götürenlerin başında Farabi ve onun bir asır sonraki talebesinden ibni Sina gelir. İbni Sinanın filozofi cephesi tıbbı kadar kuvvetlidir. Evolüsyonu kabul eder. Aristo gibi her şeyde kendisini kemale sevk eden bir kudret olduğunu beyan eden ve her şeyde nihayi bir sebep vardır der. Deterministtir. Bedenden tamamıyla ayrı bir ruh mefhumunu kabul etmez, işte onun tıptan Kanunu böyle düşünen bir kafadan çıktığı için çok değerlidir.
On sekiz yaşına girdiğinde zamanının ilerde bir alimi olan ibni Sina bazı tıbbi ve filozofik düşüncelerini manzum olarak da yazmıştır. Bunların ve diğer eserlerinin hemen hepsi Arapçadır. Birkaç manzumesi Farsçadır. Bu arada bazı tıbbi medlulleri ona da izafe etmişlerdir. Bittabi bu kadar velüt bir genç alimi çekemeyenler çok olmuştur.
Bilhassa ibni Kakuyenin ibni Sinayı himaye etmesi hoş görülmemiştir. Çünkü ibni Sina bu himayeye güvenerek ilhad ve zendakayı muhtevi ve şeriate muhalif kitaplarını onun yanında ve onun memleketinde yazmıştır. Eğer o, buna mütemayil olmasaydı ibni Sinayı bundan menedebiürdi, demişlerdir, ibni Sina aleyhinde bu kabil mütalaalar çoktur. Hatta onu küçültmek istiyenlerden bazıları onun tarafından risaleler bile uydurmuşlar ve ibni Sina bu garip mütalâalarda bulunuyor dedirmek istemişlerdir. Lakin onların isimleri bile unutulmuş, ilimler aleminde İbni Sina baki kalmıştır.