
- Emma Goldman, anarşist yazar ve siyasal eylemcidir. 20. yüzyılın ilk yarısında ABD ve Avrupa'da anarşist siyasi felsefenin yayılmasında ve gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır.
- Doğum tarihi: 27 Haziran 1869, Kaunas, Litvanya
- Ölüm tarihi ve yeri: 14 Mayıs 1940, Toronto, Kanada
- Etkilendiği kişi: Pyotr Kropotkin, Mihail Bakunin, Karl Marx,
- Eşi: James Colton (e. 1925–1936), Jacob Kershner (e. 1887–1888)
Son Güncelleme 5 ay önce
Emma Goldman bir yazar, özgür düşünür ve aktivisttir ve ayrıca ilk anarko-feminist olarak kabul edilir. Emma, Rusya’da bir Yahudi gettosunda dünyaya gelmiş, fakat ailesi 1881’de Çar Aleksandr’a yapılan suikastin hemen ardından, politikanın merkezi St. Petersburg’a taşınmıştır. Yoksulluk, Emma’yı okuldan erken ayrılmaya mecbur etmiş, önce bir fabrikada daha sonra da bir korse mağazasında çalışmıştır.
15 yaşına geldiğinde ise babası onu evlendirmeye çalışacak, fakat Emma bunu reddedip, kız kardeşleriyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmek için babasını ikna edecektir. Oraya gittiğinde ise hayatını terzilik yaparak kazanmaya başlamış ve bu sıralarda, on ay sonra boşanacağı bir Rus göçmenle evlenmiştir. Emma,1886’da yaşanan ve “1 Mayıs”m da kökeni olan Haymarket Meydam’ndaki trajediden sonra (Lucy Parsons bölümüne bakınız) anarşizme yönelecek ve New York’a taşındıktan sonra anarşist çevrelerde aktif olmaya başlayacaktı. İlk konferans turunda, kapitalizmin tamamen yıkılmasını talep ediyordu; sonraları Kropotkin’i okuduktan sonra, fikirlerini daha geniş bir işçi hakları mücadelesini kapsayacak bir şekilde geliştirdi.
1892’de Emma ve Aleksandr Berkman, grevleri silahlı adamlarıyla bastırmış olan, fabrikatör Henry Clay Frick’e bir suikast planlamışlardı. Ancak bu girişim başarısız oldu ve Aleksandr yirmi iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Emma o zaman tutuklanmamasına rağmen, bozguncu olarak fişlendi ve konuşma yapması resmi makamlar tarafından sürekli olarak engellendi. Emma, ekmeklerini “zorla” almaları için işsizlere çağrıda bulunmak, doğum kontrol kılavuzları dağıtmak, I. Dünya Savaşı’na ve zorunlu askerliğe karşı çıkmak nedeniyle birçok kez hapse girecekti. 1919 yılında, ABD vatandaşlığı elinden alındı ve aralarında Aleksandr’ın da olduğu diğer istenmeyen “kızıl”larla birlikte sınır dışı edilerek Rusya’ya gönderildi. Emma, komünist ütopyayı Rusya’da bulmayı umarken, onun yerine artan zulüm ve bürokrasinin egemen olduğu Rus Devrimi’nin başarısızlığı karşısında dehşete düşecekti. 1921 yılında İngiltere’ye göç ettikten sonra, “Rusya’daki Hayalkırıklığı”m anlatan iki eser kaleme aldı: “Tarihte, daha önce hiçbir iktidar, hiçbir hükümet, hiçbir devlet, bu denli durağan, gerici ve hatta karşı-devrimci bir karakter göstermemiştir.”
Emma’nın görüşleri Bolşevik taraftan radikaller arasında hoş karşılanmıyordu ve bu nedenle yaptığı konuşmalar pek ilgi görmedi. 1925’te sınırdışı edilme tehdidi altında iken, Galler’den bir maden işçisiyle evlenmek suretiyle İngiliz pasaportu almayı başardı. Bu yeni pasaport ona, Fransa’da, Kanada’da ve hatta 1934’te Amerika Birleşik Devletleri’nde konferans turlan yapma imkanı sağlayacaktı.
Emma 1936’da, 66 yaşındayken, İç Savaş’a katılmak üzere Ispanya’ya gitti. Libertaryen gençliğe şunlan söyledi: “Devriminiz, anarşizmin bir kaos olduğu anlayışını kesin bir şekilde ortadan kaldıracaktır”.
EMMA GOLDMAN
Emma Goldman, aralarında Anarşizm ve Diğer Yazılar (1910), Modem Dramamn Toplumsal Önemi (1914), Hayatımı Yaşarken (1931) başlıklı kitaplarının da olduğu çok önemli anarşist çalışmalara imza attı. Bu yazdıklarında o, bir kadının şu şekilde değişimde etkili olabileceğini düşünüyordu: Ona göre bir kadın, “ilk olarak kendisini bir cinsel meta olarak değil bir birey olarak ortaya koyarak, ikinci olarak, başkalarının kendi bedeni üzerinde hak iddia etmesini reddederek, istemediği takdirde çocuk doğurmayı reddederek, Tanrının, devletin, toplumun, kocanın, ailenin vs. hizmetçisi olmayı reddederek” değişimi etkileyebilirdi. “Kadını özgürleştirecek olan oy pusulası değil, sadece ve sadece anarşist devrimdir.”
“Savaşta şiddete başvurmak, kendini savunmanın bir aracıdır. Ama terörizmi bir ilke haline getirmek, onu kurumsallaştırmak ve ona toplumsal mücadelede hayati bir rol atfetmek ise bambaşka bir şeydir. Böyle bir terörizm, karşıdevrimcileşir”.