
Son Güncelleme 5 ay önce
Arşimet’in hayat hikayesi yani biyografisi bugün vikipedi dahil pek çok websitesinde farklı versiyonlarda defalarca verilmiştir. Biz aynı şeyi tekrar etmek yerine bugün Arşimed ile ilgili farklı sorular soracak ve onun yaşamı hakkındaki değişik noktalara parmak basacağız. Bunu da gerçek olup olmadığı ile ilgili soru işaretleri olan bazı Arşimed hikayeleri sayesinde gerçekleştireceğiz.
Antik Yunan döneminde milattan önce 287 ile 212 yılları arasında Sırakuza (bugünkü İtalya’nın Sicilya bölgesi) şehrinde yaşamış ünlü bir fizikçi ve matematikçidir.
Dönemin bilim merkezi olan İskenderiye’ye giderek genç yaşta Eukleides’in (Öklit) öğrencisi oldu ve dünyanın çevresini yaklaşık olarak doğru hesaplayan Eratsthenes ile tanışma fırsatı yakaladı. Daha sonra ülkesine dönerek kendisini fizik, astronomi ve matematiğe adadı.
Arşimet’in Yaptığı Çalışmalar

Tarihte suyun kaldırma kuvvetini bulan adam olarak geçer.
Öncelikle pi sayısını önemli bir yaklaşıklıkla bulmaya yarayan bir metot buldu. Bu metodunda dairenin içine ve dışına düzgün çokgenler çizme yönteminden yararlandı.
Ayrıca çok büyük sayıları kolayca gösterebilen yeni bir yöntem buldu ve böylece Yunan sayı sistemine önemli bir katkı sağladı.
Yayların toplanması ve çıkarılması için gerekli formülleri bulan Arşimet parabol ve elips gibi konikleri kendi etrafında döndürerek oluşan şekilleri gözlemledi.
Bunların dışında mekanik alandaki çalışmalarına örnek verecek olursak; dişli çarkı icat etme, palangayı icat etme, hareketli makarayı icat etme ve sonsuz vidanın icadı gibi şeyleri sayabiliriz.
Kaldıraçlar konusunda uzman olan Arşimet bir keresinde “Bana bir dayanak noktası gösterin dünyayı yerinden oynatayım” demiştir.
Arşimet ile ilgili bir efsaneye göre bir gün Kral, Arşimet’ten altın tacına başka maden karıştırılmış mı diye öğrenmesini ister. Bir süre düşünüp çözümü bulamayan Arşimet hamamda temizlenirken bedeninin suya batan kısmının hacmine bağlı olarak su tarafından yukarı doğru bir kuvvetle itildiğini yani kaldırıldığını keşfeder. Bunun üzerine sevinçle çıplak vaziyette dışarı çıkıp Eureka diye bağırır yani buldum der. Böylece suyun kaldırma prensibini keşfetmiştir.
Roma ordusuna karşı koyarak şehrinin savunmasına yardımcı olan Arşimet bunun için oldukça yaratıcı ve güçlü icatlar yapmıştır.
Örneğin çok uzaklara taşlar fırlatabilen mekanik alet yapımından tutun da, kurduğu ayna sistemiyle güneş ışınlarını odaklayıp düşman gemileri yakmaya kadar pek çok mükemmel alet yapmıştır.
Fakat çok güçlü olan Roma ordusu şehri ele geçirmiş ve komutan Marcellus, dahi Arşimet’e iyi davranılması yönünde emir vermiş olsa da, kendini bilmez bir asker Arşimet’i tanımadığı için bir sini anında öldürmüştür.
Arşimet neyi buldu? Sıvı ve gazların içindeki cisimlerin ağırlığı prensibi
İnsanlık tarihinde ilk kez Arşimet’in bulduğu bu kurala göre, sıvı veya gaz ortam içinde yer alan bir cismin ağırlığı, kendi hacmine eşit hacme sahip olan bir sıvının yada gazın ağırlığı kadar azalmaktadır. Şayet bu cismin sadece belirli bir kısmı sıvı veya gaz ortam içindeyse, ağırlığı da sadece o kadar azalmaktadır. Yani suyun kaldırma kuvveti de dışarı taşan suyun ağırlığına eşittir.
Soracağımız ilk soru ise Arşimet diye birisi tarihte gerçekten varmıydı yani yaşamışmıydı?
Tarih söylencelerle doludur. Öyle olaylar anlatılır ki, olay içerisinde adı geçen kişilerin orada olabilmesi olanaksızdır; hatta kişinin yaşadığı dönemle anlatılan olay arasında yüzyıllar vardır! Burada aslında bir masal kahramanı yaratılmıştır. Bundan daha sık rastlanan bir durum ise kişilere hiç söylemediği bir sözün yakıştırılmasıdır. Öyle ki, bu söz kişinin önüne bile geçebilir.
Örneğin Marie Antoinette. “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” sözünün ona ait olmadığı neredeyse kesinleşmiş olmasına karşın, bu sözün ünü kendisininkini kat kat aşmıştır. Hatta aristokrasiyle halk arasındaki uçurumu anlatan daha iyi bir “metin” olmadığı bile söylenebilir.
Bilim tarihi de böyle söylencelerle doludur. Hemen her bilimci için bir şeyler anlatılsa da, sanırım kimse Arşimet’i geçemez. Aslında yaşamı hakkında çok az şey biliyoruz, hatta yaşayıp yaşamadığını bile kesin olarak bilmiyoruz. Bir görüşe göre ise tarihteki birden fazla kişiden tek kişi, Arşimed yaratılmıştır.
Her neyse, dediğim gibi çok sayıda Arşimet öyküsü vardır anlatılan. Bu öykülerin tek tek her birinin bilim tarihini etkilemiş farklı anlamları vardır. Arşimed zihnimizde bu öykülerle canlanır.
Herkesin bildiği ilk öyküde Siraküza hükümdarı som altından bir taç yaptırır ama yapılan işte hile olup olmadığı, tacın gerçekten saf altın olup olmadığından kuşkusu vardır. O günkü bilgilere göre tacı eritmeden bunu anlamanın yolu yoktur. Arşimed’den yardım istenir ama ilk anda onun da verebileceği bir yanıtı yoktur. Kafasındaki bu soru ile bir gün küvete adımını attığında (diğer bir versiyona göre ise hamamtasını suya düşürdüğünde) bir miktar suyun taştığını görür ve hemen bir iki denemeyle bunun suya giren cismin hacmine bağlı olduğunu anlar ve giyinmeyi bile düşünmeden o ünlü sözü bağırarak hamamdan fırlar: “Eureka” (buldum).
Belki de en çok bilinen Yunanca sözcük olan Eureka, bu gün herhangi bir keşfi kutlama ünlemi halini almıştır. Bunun yanı sıra, gerçek bilimin laboratuvarla değil, imgelem gücü ile sınırlı olduğu, başka bir deyişle yaşamın içinden geldiği ve buluş öncesi zihinsel yoğunlaşma gerektiği konusunda da sıkça örnek olarak kullanılmaktadır.
İkinci öyküde Siraküza kenti Romalılarca kuşatılır. Bu küçük kent Arşimed’in geliştirdiği silahlarla otuz ay boyunca dönemin en güçlü ordusuna karşı direnebilir. Bu silahlar arasında surlara yaklaşan gemileri ele geçiren vinçlerden, yelkenleri yakan aynalara, uzaklara taş atabilen mancınıklardan, çok sayıda oku aynı anda fırlatabilen yay düzeneklerine kadar çok sayıda silah vardır.
Bu savaşın öyküsü bilimin toplum gereksinimlerine uygun olarak kullanılması ve pratik sorunların çözülmesine olanak sağladığının gösterilmesi için örnek verilir. Bilimin gücü için de iyi bir örnektir: bilimi arkasına alan küçük bir kent dünyanın en güçlü ordusuna iki buçuk yıl direnebilmiştir.
Savaşı sonunda yine Roma kazanır ama bilime üstün gelmesiyle değil, Siraküza içerisinden birilerinin ihanet ederek kapıları düşmana açmasıyla. Yine bir ders: bilimi ancak hile ile alt edebilirsiniz. Bu arada söylediği “bana bir dayanak noktası verin dünyayı yerinden oynatayım” sözü, bilimde atılım gücü, tabuların yıkılması, sınırsız düşünebilmeye örnek olarak gösterilir ve herkesin iyi bildiği sloganlardan birisi olmuştur.
Arşimed’in ölümü yine çok bilinen bir öyküdür. Kentin düşmesi sonrası kuma çizdiği şekiller üzerinde bir geometri problemine yoğunlaşmışken, kendisini konsül Marcellus götürmek isteyen askere beklemesini söylemesi üzerine askerin kılıcıyla can verdiği söylenir. Bu öykü bilim insanın otoriteyle ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda yine sıkça verilen bir örnektir.
Arşimed yaşadı mı bilinmez. Bu öyküler doğru mudur? O da bilinmez. Ama ne olursa olsun kendisine atfedilen öyküler hala bilim dünyasında yol göstericidir.
Evet arkadaşlar, bir yazımızın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Arşimed yaşadımı yoksa Arşimed diye birisi hiç var olmadı da insanların efsaneleştirme özellikleri mi bilim tarihinde böyle bir karakteri yarattı bilinmez, fakat her alanda olduğu gibi bilimde de hikayelerin çok önemli bir rol oynadığını görmekteyiz…